“Eserimi; modernite ile geleneğin düğünü, geçmişin gelecek ile vuslatı olarak görüyorum. Manaya giden yol maddeden geçer, maddeyi reddederek manaya ulaşılmaz. Bu dengeyi günümüz dünyasına izah etmeye çalışıyoruz.”
Değerli Yazarımız,
* Okurlarımızın sizi daha iyi tanıyabilmesi için bize kendinizi tanıtır mısınız?
29 Mayıs 1971 tarihinde Ankara'da doğmuşum. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Anadolu Üniversitesi Adalet mezunuyum. Evliyim. Üç çocuk babasıyım. Uzun yıllar eğitimcilik ve idarecilik yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığından kendi isteğimle emekli oldum. Sanat aşkım ağır bastı.
* Uzmanlık ya da ilgi alanlarınız nelerdir?
İlahiyatçı olmam hasebiyle dinî bilimler zaten bizim için doğal bir meşgale. İlaveten özellikle edebiyat, tarih ve felsefe özel ilgi alanım olmuştur sürekli. Lise yıllarından beri divan edebiyatına alakam yoğun. Mehum Nedim idolum. Onun mahalli tarzı, lirizmi hep etkiledi beni. Nef’i’nin kasideleri ve kasidelerdeki hicvi ve fahriye bölümündeki kendini övmesi, Nabi’nin didaktik tekniği hepsi birer kutup yıldızı benim için ayrı ayrı.
Terkib-i bent ve terc-i bentlerde Ziya Paşa, terzarimada Tevfik Fikret idolum. Eleştirirken de lirizmi kaybetmemek lazım. Şiir, duygunun tasavvurudur çünkü.
* Sizi bu eseri/eserleri yazmaya yönelten sebepleri bizimle de paylaşır mısınız?
Derin ve köklü bir kültürümüz var. Bu kültürden yeterince beslenemiyoruz. Yeniliklere açığız ama kökümüze yabancıyız. Bu sorunu aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu saikle eserimi yazdım. Gelenekle geleceği buluşturmaya gayret etmekteyim.
* Eserinizin içeriğinden kısaca bahseder misiniz?
Eserimizde; sosyal konular ve özel duygular harmanlanarak divan formunda aruz vezniyle dile gelmekte. Aruz ölçüsünün ses ahenginin şiire kattığı hazzı anlatamam, bunun yaşanması lazım. Klasik edebiyatımızı, klasik kimliğinden çıkarıp sahanın içinde haykıra haykıra peşrevini izlemeliyiz. Algıya teslim edilmiş divan kültürü. Zor anlaşılmaz diye… Halbuki zor diye birşey yok, imkansız biraz vakit alır. Yeter ki insanda arzu heyecan ve enerji bitmesin!
* Eseri hazırlarken uyguladığınız ve bu eseri daha iyi anlamamızı sağlayacak yöntemler varsa açıklar mısınız?
Divan edebiyatına özgü mazmunları somutlaştırmaya çalıştım. Bilhassa, günümüz gençlerinin konuya ısınganlığını artırmamız önemli. Edebî sanatlara sıklıkla başvurduk. Cumhuriyet aşığı divansever bir şairim, illa ki rezidans villa apartman ile gelişme olmayacağı gibi eskiyi ötelemenin hor görmenin yeniye de faydası olmaz. Köksüz olan çalı çırpılarla orman oluşmaz. Sadece dikenlik bir alan oluşur.
Eserimde, Ziya Gökalp’in “Türkçeleşmiş Türkçedir.” sözü temel dayanak. O nedenle, halkımızın benimsediği yabancı kelimeleri çekinmeden kullanmaktayım. Milli değerlerimiz evrensel ölçülerle uyum içinde olmalı ama kendi ozsaygısına da riayet etmek vazifemiz diye düşünüyorum. Büyük Önder Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi’ni anlayamayan bir gençlik gördükçe sinirleniyorum. Amacımız bu uçurumu gidermek.
* Bu eserin ilgili olduğu alan açısından taşıdığı değeri açıklar mısınız?
Günümüz dünyasına hitap eden, aruz kurallarına bağlı divan kültürünün derinliğini gösteren bir ayna olarak görüyorum. Boy aynası yanıltıcıdır ama orijinal ayna olduğu gibi gösterir. Ben bu bağlamda, eserimi modernite ile geleneğin düğünü, geçmişin gelecek ile vuslatı olarak görüyorum. Derdimiz şekilsellik değil ama şeklin sunduğu güzelliklerden de faydalanmaktayiz faydalanacağız.
Manaya giden yol maddeden geçer,maddeyi reddederek manaya ulaşılmaz. Bu dengeyi günümüz dünyasına izah etmeye çalışıyoruz.
* Bu eserin muhatap kitlesi olarak kimleri görüyorsunuz?
Nesl-i Revân dedigim durmadan yürüyen ilerleyen Türk Gençliği ve geçmişine saygılı herkesi muhatabım olarak addediyorum. Zaten eserim, Türk Gençliği’ne ithaf edilmektedir.
* Bu eseri yayımlatmak için neden yayınevimizi tercih ettiniz?
Yayınevinin hem orjinalite hem de kalite eksenli anlayışı cezbetti beni. Yayın yönetmeni Murat Şerefoğlu başta olmak üzere tüm ekip konuya duyarlı ve işin bilincinde. Saplantılardan, takıntılardan uzak olmaları, objektif olmaları, birtakım ideolojik marazi ruh haline girmemiş olmaları en önemli avantaj. Şahsen yüzyüze bizatigi gorusmesek de olumlu elektrik almış olmam Kule Kitap mantalitesinon doğru ve yerinde bir duruş sergilediğini gösteriyor.Ben kolay kolay pozitif elektrik alan biri değilim ama Kule Kitap beni adeta mest etti.
* Sırada yeri çalışmalarınız var mı? Varsa isim ve genel konusu hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Yeni çalışmamız var malumunuz üzere. Aynı heyecan ve düşünce ile maksadı hasıl kılma derdimiz ve arzumuz devam ediyor. Yeni eserimin adı “1001 MUHTIRA” olacak.
Sosyal konular, özel duygular (aşk, doğa, güzellik vb.) didaktik teknikte Nabi misali, mahalli tarzda Nedim lirizmi ve iddialı biçimde Nefi gibi yansıtılmaktadır kaside, müstezad ve gazellerimizde.
Bentlerle kurulan nazım biçiminde Ziya Paşa ve terzarimada Tevfik Fikret gibi sosyalite ile içiçe, belki kırıp dökecegiz ama yaralamayacağız.
Teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Ben teşekkür ederim.
Civan romanının yazarı Neslihan Şahin ile yazarlık yolculuğu, ilham kaynakları ve yeni projeleri üzerine keyifli bir röportaj. Okumak için tıklayın!
Kule Kitap olarak klasiklerin Türk ve dünya edebiyatı açısından taşıdığı değerin farkındayız. Pek çok refikimizin de bu konudaki çabalarını takdir ediyoruz. Bununla birlikte bu hususta hâlâ yapılacak çok iş olduğu kanaatindeyiz.
Gezegenimiz alarm veriyor! Milyarlarca dolar Mars’a harcanırken yaşanacak tek yurdumuz olan dünyamız can çekişiyor. Peki ya çözüm sandığımızdan daha yakınsa?
"Mâlûmu Îlam"da bir zamanlar Jön Türklere rehber ve ilham kaynağı olan Ahmed Midhat Efendi’nin meşrutiyet karşıtlığına savrulan düşüncelerini tenkit ederken öfkesini zapt eden saygılı üslubu takdirinizi kazanacak.
0% |